ah be hayal...

(mezar taşıma minel aşk yazın, irmik değil un helvası yapın.)

sevgili hayali sevgilim, nedir bu çektiğin? neden herkes tu kaka der sana, derin acılarda boğar, umutsuzlukla turşu yapar? neden peşinde kesif bir kükürt kokusuyla gelirsin hep?

sana hiç öfke duymuyorum, umutsuzluğa da düşürmüyorsun beni sevgilim, sen çayımdaki şeker, saçımdaki boya, tabağımdaki yerelması gibisin... evet, aynı bunlar gibi asla var olmadın, olmayacaksın da sanırım. sadece orada varmışsın gibi davranmam gerekiyor bazen, eh, her yaratığın bir sıcaklığa ihtiyacı vardır değil mi? senden sıcaklık istediğimde kor ateşlere bir yolculuk kazanma olasılıklarını aklımdan geçirmem de sadece deneyimsel, yoksa biliyorum yapmazsın böyle şeyler...

ah be sevgilim, bilirim ki alevden denizleri mumdan kayıkla geçmektir aşk amma neden benim kayık hep tealight miktarında mum içeriyor en fazla? histerimin iğrenç prensi, ben de seni boğmayı düşünürdüm o alevlerde ama sen de benim gibi bir kor parçasından başka nesin ki? o yüzden diyorum sana kızgınlığım yok diye. ne fark ederdi ki zümrüt gözlü olsan ya da kömür madenlerinin dipsizliğinde yaşasan? haha, evet romantizm öldü mü dersin? ya da tam tersi mi? hızla kayaların arasında kaybolmaktan daralamaz mı bir kertenkele? biraz güneşte yatmak onun da hakkı değil midir? peki sevgilim, sen hangisisin? güneş mi, kertenkele mi yoksa kayalıklar mı?

"in the rays of the sun, i am longing for the darkness"

sen midemdeki acayip kasılmasın sanırdım, oysaki sadece reflüm varmış. gene kandırdın beni... ah, inançsızlıktan bahsetmeyelim lütfen. bunun suçu çok geç kaldığın için sende. en başında da mı vardın? bu konuyu insanların önünde tartışmayalım. hep insanların önünde tartıştık zaten, millet kıçıyla mı gülüyodur bana artık bilemiyorum. sonuçta insanların önünde hayali sevgilinle tartışmak biraz, nası desem, enteresan....

benim küçük sevgilim, tırnaklarımı etine geçirip kanatana kadar derini parçalamak istiyorum. eminim ki ondan sonra ne hayal olacaksın ne de sevgili.

kendine iyi bak
biricik ölümün
v.

3 makbule:

  1. Adsız dedi ki...

    sevgili tatlı keçim, böyle yanaklarını yumşak yumşak sevip biraz tuz versem, bahçede gezinsek yerler çakıltaşı her tarafımız çınar ağacı olsa bisikletlerimizi alıp sahilde dolaşsak çimlere yayılıp bir piknik, güneşli kış gününe yakışır paltolarımız eldivenlerimiz tatlı müziğimiz yeni acıtmayan acıtmayacağın bir sevgili hayal etsen, biraz pan gibi biraz panın flüdünden bir ezgi gibi keçi ayaklarıyla hoplayıp zıplayacağın ve en karanlık gecesinde ormanın en huzurlu uykusunu uyuyacağın kollarında...  

  2. Adsız dedi ki...

    yazı muhteşem o ayrı ;)  

  3. vuslat dedi ki...

    sevgili dediğin acıtmalı. acıtmazsa ben onu acıtırım zira... sado mazo piknikleri yapalım toplucana, süt içelim kurabiye yiyelim.  


 

Bugün Konuşanlar | Kollektif Beyin Boşaltma Saçmalama Saçmalatma Çarpma Çarpılma Çarpılama Alanı | 2007-2009 | Tüm Hakları Çamaşır Dolabının Çorap Çekmecesinde Saklıdır