Bu sanat hayatı denen nane her istenilen anda başlatılabiliyor sanırsam. Yani diyorum ki bunu başlatmak için bir bok yemeye gerek yok; en azından görünen o.

Fatih Erkoç'tan bahsediyorum. Tek artısı iyi bir enstrümanist olması. E iyi de gerisi? Tıss...
Adam 20. sanat yılını kutluyormuş, neyle kutluyor peki? Ellerim Bomboş adlı trişka eseriyle. Şimdi adama sormazlar mı, "Peki birader sen bu sanat hayatına hangi şarkıyla başladın?" Adam Ellerim Bomboş ile başladı, onunla ekmek yedi, şimdi 20. sanat yılını da aynı şarkının remiksiyle kutluyor.

Demek ki garibanın elleri hakikaten bomboş.

Hayır sıkıntı şu: Ellerim Bomboş gerçek anlamda bir klasik olsa eyvallah, ama o da değil. Şarkı bariz biçimde ucuz pop prodüksiyon kokuyor. Hiçbir anlam ifade etmiyor. E bu durumda dinleyenlerin de elleri bomboş.

"Fatih'in İstanbul'u sıktığı yaştasın hocam, bırak bu sevdayı, vazgeç müzikten!"

Not: Son eleştirime makul cevaplar yazarak beni mutlu eden kimseler, bu notum size:
1-Müslüm Gürses gerçekten de kötü bir müzisyen, 3-5 komik cover yapması ya da sevimli olması onu bizden yapmıyor. O adam hala kendisini jiletleyen, kavga çıkarmak için fırsat kollayan, şehir hayatına uyum sağlayamamış bir grup "kardelen" dinleyici kitlesine ait. 35 sene insanların yaşama sevincini ellerinden alan eserlerle piyasaya hitap ettikten sonra 3-5 sevimlilikle kendisini kabul etmemiz mümkün değil. Kıro dediğimiz şeyler hala kıro olarak yaşamaya devam ediyorlar. Bizi güldürmeleri onları non-kıro yapmıyor :) Ayrıca Müslüm Gürses, soyadına inat, yarım oktavlık bir ses aralığının adamı, nasıl beğenilebilir ki?!?
2-Aysel Gürel Ünzile'yi yazmış olabilir, doğrudur. Hatta utanmadan 1945'i de yazmıştır. İşte tam bu yüzden Türkiye'nin en kötü şarkı sözü yazarıdır. Çünkü bunların üstüne, geldiği noktada kalmayı sindiremeyip Ballı Lokma Tatlısı seviyesine düşmüştür. Bu neye benziyor biliyor musunuz? Hani bir dönem Türk Sinemasının ünlü isimlerinin, "Ne yapalım, seyirci bizim porno filmlerde oynamamızı istiyor, her şey halk için." demesine... Seyirci sen neyi verirsen onu alır. Bülent Ortaçgil'ler, Fikret Kızılok'lar, Ferhan Şensoy'lay, Tarık Akan'lar neden halk dalkavukluğu yapıp ucuz prodüksiyon adamı olmadılar? Neden kendi dillerini korudular peki? Demek ki her zaman halka istediğini vermiyormuşuz! Aysel Gürel'in bu son dönem embesil şarkı sözlerini yazarken hiçbir bahanesi yok, çok muhtaçsqa başka meslek yapabilir, ki muhtaç durumda olmadığını biliyoruz. E, eskilerin dokunulmamış, tertemiz, akıllarda yer etmiş şarkılarına imza atmış olarak kalmak varken bir takım embesil işlere imza atıyorsa o halde bu kişi için gönül rahatlığıyla "kötü şarkı sözü yazarı" diyebilirim. En azından ben diyorum, ve bu sebeplerle diyorum. Sizi bilemem, sizin hayatınız sizin hayatınızdır.
Sevgiler,
kaANILgaz

1 makbule:

  1. Adsız dedi ki...

    DEJENERE KRİTİK'E DEKONSTRÜKTİF CEVAP ya da metnin söylemeye korkutuğu korkuları


    "Müslüm Gürses gerçekten de kötü bir müzisyen"
    özne önde, yargı cümlesi: 'kötü bir müzisyen' ama neden 'gerçekten' kullanılıyor? yargı cümlesi kendi içinde doğruyu va'z ediyor olmak iddasındaysa! (geliyor)

    "3-5 komik cover yapması ya da sevimli olması onu bizden yapmıyor" müslüm baba corpus'u '3-5 cover'a indirgenerek; üstada dair bütüncül düşüncenin önü kesiliyor [reductionism]. "ya da" peki bu bağlaç neyi söylememiş olmanın sonucu "yazı"ya geçiyor? külliyata dair tefekkür etmek gibi adi işlerle uğraşmayan kritiğimiz bir 'ya da'yla sıfatlar dünyasına akıyor. koş lola koş. sevgili jacques attali'nin de dediği gibi sıfatlardan başka satacak birşeyi kalmamış kocakulaklar; naif özneciliklerle vakit geçirirler. 'sevimli'lik, müzik sözkonusuysa teferruattır. ama ama neden 'sevimlilik' (bekliyoruz metin daha bilinçaltını fışkırtmadı)mı acaba? "biz" kimiz (kine em [şivan'a selam olsun]) ?

    "O adam hala kendisini jiletleyen, kavga çıkarmak için fırsat kollayan, şehir hayatına uyum sağlayamamış bir grup 'kardelen' dinleyici kitlesine ait."
    -biz bunlar olamaynalarız- Benjamin'in flaneur analizinde şehirleşememişler 'one-way street'te anlatılır. eriyenler ezilenler. o jilet toplumun bağrınadır. eşitsizlik üreten yapıların sub-proleteryanın azına sıçması bu insanların suçı değil. şehir hayatına uyum sağlamak ne demek? şehirlilik normları, ezilenlerin ezikliğini yeniden üretiyorsa jilette atılır, kavga da çıkar. bunlar aktörlere dair naif hümanizmler değil. eylemin otantisitesine dair sembolik şiddet analizleridir. (Pierre Bourdieu). sembolik şiddet eyleyicilere hakim poziyonların diktasıdır. sembolik şiddetle parçalanmış hayatlar jiletle işaretlenir. ama yara toplumda açılır. ve evet herkes kardelen!

    "35 sene insanların yaşama sevincini ellerinden alan eserlerle piyasaya hitap ettikten sonra 3-5 sevimlilikle kendisini kabul etmemiz mümkün değil."
    yaşama sevinci! kierkegaard öpsün sizi. yargı cümlelerinizin hakim pozisyonların fışkırmaları olduğu nasıl da belli. 'yaşama sevinci', bir mit: yaşama sevinci, eylemin kendisinde tazammum ettiği bir "iyi"yi teş'ir ediyor. bunun referansı ne sayın kritik? açlık sınırında hangi yaşama sevinici? hele ki bu yaşama sevinci, metrohattındayaşayangillerin sidikli burjuva hayatlarını mümkün kılmak içinse! tanrım lütfen petty burjuvamızı mutlu kıl bizde onların gülümseyen estetik yüzlerinin cemaline bakıp aydınlanalım. nurlar saçılsın! bu jilet hayata. şehirde yaşamaya(-)ma(-)yabilenlerin fark yarasına tuz! yaşama sevinci neo-liberal goygoyculuğun hakikat yerine ikamet ettiği haz-deliğidir. "eğer hakikat diye birşey varsa bunun nedeni bir mücadele alanı olmasıdır"(Bourdieu). bu mücadeleyi hakir görmek, hele ki 'yaşama sevinci'ni bahane göstermek "gerçekten de" komik.

    peki ya piyasaya hitap etmek! müslüm gürses şu son 2yıl dışında cüzi miktarlar kazanmış 1adam. hitap ettiği insanlar piyasanın ezilmişiyken, kendisi nasıl piyasada hakim pozisyonda olacak! alanda benzer pozisyonlar, benzer dispozisyonlar doğurur(Bourdieu). bu bilimsel olarak geçersiz bir önerme.

    sevimlilik üzerine yapılan vurguya dalıp, psikanalize girmeye gönlüm yok. siz düşünün biraz da.

    "Kıro dediğimiz şeyler hala kıro olarak yaşamaya devam ediyorlar." 'şey'! işte sevgili kritik zoe ve bios arasında ayrımda kendi peygamberi pozisyonunu 'öteki'nin aşağılıklığını va'z ederek kuruyor. ortada argüman yok. yargı cümlelerinin insanı binary opposition dağıtıyor kutu kutu. kimin zoe olduğu gerçekten açık değil mi!

    "Bizi güldürmeleri onları non-kıro yapmıyor :)"
    :)
    gerçekten sevimsiz
    sevgili 'biz'. aktör kendi konumunu bir topluluğa tahvil ederek [burada bugunkonusanlar okurları] sosyal psikolojide 'false consensus effect' denilen olaya akmış bulunuyor. burada 'şeyler'[sevgili yazar ne olduklarını belirtmek ihtiyacı duymuyor: önceki 2cümle de gördük ki müslüm canlısı genus olarak kıro adlı hayvanat kümesinin bir parçası, büyük ihtimalle şair burada bayrağa seslenmiş] in eylemi [ki bu eylem "gülmek" demek ki "un-kıro"lar yapınca sevdirici etki yapıyor] onları değiştirmiyor. "değiş-"cumhuriyetin kendine-oryantalizminin psikanalitik ötekisi olarak (ismi lazım değil: doğulu)'şehre alışamamış'ları tasnifen zoe ilanı geliştirlerek onların doğaları hakkında bir iddiaya dönüşüyor.

    "Ayrıca Müslüm Gürses, soyadına inat, yarım oktavlık bir ses aralığının adamı, nasıl beğenilebilir ki?!?" yarım oktav insanların birilerinin barlarda tabak kırması için sürünen insanların acılarını susturacak şiddette değil de o yüzden sevilebilir.

    oha adam saçmalamış diyebilirsiniz. ama espri için bile yazılmış olsa da böyle bir kritisizm öteki'ne bir jilet daha atmaktan öteye gitmez. kaldı ki "humor" (bende oldu tümör) de herşey gibi politiktir. 'biz' vb. insanlar diye birşey yoktur. kamu görüşü yoktur. sosyal uzay vardır. sosyal uzayda hakim pozisyonlar vardır ve ezilenler vardır. yapısal ezilmişlerle taşşak geçmek hakkı da hakim pozisyonların keyfinedir. düzenin düzdükleri düzenin düzme mekanizmalarını açığa çıkarttıkları zaman, :) arkasına saklanmış bu fuhuş mekanizmaları kavgayla jiletle yıkılmalıdır.

    not: bu comment yazıldıktan sonra 2gün soğutmada beklemiştir. aşırı sertliği malum, tepkinin umarım kişiye değil, umuma dair kanaatlere ve yapılan müslüm baba eleştirisinin referansta bulunduğu güç ilişkilerine olduğu anlaşılır.  


 

Bugün Konuşanlar | Kollektif Beyin Boşaltma Saçmalama Saçmalatma Çarpma Çarpılma Çarpılama Alanı | 2007-2009 | Tüm Hakları Çamaşır Dolabının Çorap Çekmecesinde Saklıdır