Sevgili hayali sevgilim,
sence de komik değil mi son zamanlarda hayatımdaki en gerçek şey olman?
aşağıda, dün gece uyumadan önce, ya da tam uyurken yazdığım notlar var sana, sanırım onları sadece sen okuyabileceksin ve diğerleri bana nasıl okunaksız olduğuna dair sinirli notlar bırakacaklar. sana dair bir şarkı ve de bir şiir buldum, onlar da ekte...



ne olur kim olduğunu bilsem pia'nın
ellerini bir tutsam ölsem
böyle uzak uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
otelleri bomboş bulmasam
içlenip buzlu bir kadeh gibi
buğulanıp buğulanıp durmasam
ne olur sabaha karşı rıhtımda
çocuklar pia'yı görseler
bana haber salsalar bilsem
içimi büsbütün yıldız basar
bir hançer gibi çıkıp giderdim

ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
singapur yolunda demeseler
bana bunu yapmasalar yorgunum
üstelik parasızım pasaportsuzum
ne olur sabaha karşı rıhtımda
seslendiğini duysam pia'nın
sırtında yoksul bir yağmurluk
çocuk gözleri büyük büyük
üşümüş ürpermiş soluk
ellerini tutabilsem pia'nın
ölsem eksiksiz ölürdüm

attila ilhan


dipnot: sevgili hayali sevgilime doldurabileceğim kağıtlarla dolu, anılarla boyanmamış bir defter ararken, bir zarfımsı aldım elime, eski sevgililerin eski mektupları döküldü içinden, aradığım defteri orda buldım. güldüm.

buradaki görseller yalnızca bu post için yaratılmıştır. yalnız evdeki scanner yavaşlığıyla yaşam isteğimi söküp aldığından dolayı telefon kamerası sanatçılığına bürünmeye zorlamıştır bendenizi. ondan böyle.

pia'nın burda ne işi var demeyin, gözüme çarptı dün bi'yerde, sonra bağdaştı.


dipdipnotnot: şuracıkta farkettim ki, ben pembenin fazlasına tahammülü olmayan, pembe kıyafetler, çiçekler böceklerden pek haz etmeyen kertenkele, etrafımı pembe kırtasiye malzemeleriyle çevrelemişim. ders çalışırken bilhassa, pembe marker, kalem, defter kullanıyorum ki sanırım, farketmeden dikkatimi açık tutmanın yolunu buldum...

(mezar taşıma minel aşk yazın, irmik değil un helvası yapın.)

sevgili hayali sevgilim, nedir bu çektiğin? neden herkes tu kaka der sana, derin acılarda boğar, umutsuzlukla turşu yapar? neden peşinde kesif bir kükürt kokusuyla gelirsin hep?

sana hiç öfke duymuyorum, umutsuzluğa da düşürmüyorsun beni sevgilim, sen çayımdaki şeker, saçımdaki boya, tabağımdaki yerelması gibisin... evet, aynı bunlar gibi asla var olmadın, olmayacaksın da sanırım. sadece orada varmışsın gibi davranmam gerekiyor bazen, eh, her yaratığın bir sıcaklığa ihtiyacı vardır değil mi? senden sıcaklık istediğimde kor ateşlere bir yolculuk kazanma olasılıklarını aklımdan geçirmem de sadece deneyimsel, yoksa biliyorum yapmazsın böyle şeyler...

ah be sevgilim, bilirim ki alevden denizleri mumdan kayıkla geçmektir aşk amma neden benim kayık hep tealight miktarında mum içeriyor en fazla? histerimin iğrenç prensi, ben de seni boğmayı düşünürdüm o alevlerde ama sen de benim gibi bir kor parçasından başka nesin ki? o yüzden diyorum sana kızgınlığım yok diye. ne fark ederdi ki zümrüt gözlü olsan ya da kömür madenlerinin dipsizliğinde yaşasan? haha, evet romantizm öldü mü dersin? ya da tam tersi mi? hızla kayaların arasında kaybolmaktan daralamaz mı bir kertenkele? biraz güneşte yatmak onun da hakkı değil midir? peki sevgilim, sen hangisisin? güneş mi, kertenkele mi yoksa kayalıklar mı?

"in the rays of the sun, i am longing for the darkness"

sen midemdeki acayip kasılmasın sanırdım, oysaki sadece reflüm varmış. gene kandırdın beni... ah, inançsızlıktan bahsetmeyelim lütfen. bunun suçu çok geç kaldığın için sende. en başında da mı vardın? bu konuyu insanların önünde tartışmayalım. hep insanların önünde tartıştık zaten, millet kıçıyla mı gülüyodur bana artık bilemiyorum. sonuçta insanların önünde hayali sevgilinle tartışmak biraz, nası desem, enteresan....

benim küçük sevgilim, tırnaklarımı etine geçirip kanatana kadar derini parçalamak istiyorum. eminim ki ondan sonra ne hayal olacaksın ne de sevgili.

kendine iyi bak
biricik ölümün
v.


Tahayyül etmeye cesaretim yok

Beklediğim herşeyin üzerinde
Ve nasıl da yanımdasın, hayret

Açmadan kurumuş, siyaha durmuş, tüm güllerin
Sessizce önünde arkanda yanında içinde dışında
Eğildiği gibi saf olamadım, affet

Seni öyle....


Her gecenin yüreğimdeki ağırlığından bir seda.

O kurumuş gül ben olaydım
Her doğrum öze doğru uzanışken ben
Elindeki yaydan fırlamış ok olaydım

Bana susmak ver duyayım
Latif adımlarının yeryüzündeki izinden
Bir yol ver geleyim
Bir el ver tutayım

(mektup içi pul uygulaması sadece bizde)








hayalettirilen,hayallettirgen ama maalesef hayalol-durg-an sevgili;

naber nasılsın?bir şekilde olmaman gerektiği halde her ilişkide belli bir süre sonra var olmaya çalışmaktan,görünür olup o kişisine olan sevginin üzerine hava üflemekten memnun musun?
hava demişken havalar nasıl?hani ulaşılamayacağını bildiğin için ve hayalim oluşunun getirisi-bendeki götürüsü- ile her başarısız ilişkimde yükseldiğin o galakside diyorum,havalar nasıl?
bulunduğun yerden ,bulunmam gerekiğim yeri gördüğün için mesafeyi ikiye katlamanın getirisi ile nasıl görünüyorum?
nasıl derken sıfatları sen sınırlandırmadan ben sınırlandırayım, ne derece beceriksiz görünüyorum?
sen haklıymışsın bu bağlamda olmadığın,olmanı dilediğim için ama olmamak için kader ile işbirliği yaptığın için EVET SEN HAKLIYMIŞSIN.
bunun böyle olacağını bildiğim için ben de haklı oluyorum ama yani bu zevk tabi ki ikimize ait.

çok mu çaresizmişçesine yazıyorum?

bir şekilde seni virüse benzetiyorum hatta bakteriye.ama yok yok kesinlikle virüssün.yaratıcısının bile isteğine boyun eğmeyen ,ortam şartlarına ve acılara göre modifiye olan ,direnci artan şeysin sen.bu da insanın kendine güvenini zedeliyor.
kadınlarla olan başarısızlığının hıncını çaktırmadan telafi edebilmek için aldığı şişme kadınla yalnızlığını paylaşıp,ona bağlanıp bunu anladığı an tiksinen bir erkeğin hissiyatını ödünç almış gibi hissediyorum bazen.

bir madde olsaydın naftalin olurdun.naftalin geçmişe göndermedir ,anahtardır bir şekilde evlerimizin kişisel tarihinde.
ben seni her ilişki öncesinde her yanıma serpiyorum böylece güvelenmiyorum ama kokun beni maalesef ki geçmişten ,geçmişteki hatalardan alıkoymuyor aksine onlarla beraber süper bir üçlü olmamızı sağlıyor.müdahale etmek istediğimde ise süblimleşiyorsun ama ordasın kendini hissettiriyorsun,ne kadar uzaklaşsam da orda oluyorsun.

''yalnızlık benim eski sevgilim
yalnızlık benim en vefalı yarım,ben onu kimler için terkettim,o beni bırakmıyor''
nakaratlı şarkıdaki gibi rutin aralıklarla bayram ziyaretime geliyorsun,ziyaretinle beraber geçmişi de getiriyorsun.
ama hoş olmuyor böyle
ayboluyor,kişilere dair anılar sayende kayboluyor
bak isimler nereye gitti bilmiyorum mesela
ama anılar,ama başarısızlıklar tozu alınmış bir vazo parlaklığında gözlerimi kamaştırıyor.
kaybolmayan bütüncül insanlar yap,kaybolmayan


evet sevgili naftalin, evet sevgili cake/never there şarkısının ithaf edildiği kişi;
yarattığıma boyun eğmişliğin sevgili simgesi;
gel de bir gün çay içelim sana en son gelişmeleri anlatayım,zira bu son görüşmemiz olabilir.

dip not:şekil a-1'de olduğu gibi yollarını gözlüyorum.

şekil b-1


 

Bugün Konuşanlar | Kollektif Beyin Boşaltma Saçmalama Saçmalatma Çarpma Çarpılma Çarpılama Alanı | 2007-2009 | Tüm Hakları Çamaşır Dolabının Çorap Çekmecesinde Saklıdır