Nasıl bir acı bu biliyor musun? Böyle göğsümün tam ortasında, boğazımda veya. Midemi yakıyor, midem bulanıyor açlıktan ama iştahım öylesine kapalı ki, çünkü yediğim tüm yemekler seni hatırlatıyor, yemek yiyemiyorum. Viski var, en yeni arkadaşım. Hayatımda ilk defa viski içebiliyorum, iyi geliyor. Biraz ayılıyorum, fotoğraflarımızı silemiyorum beynimden, ağlıyorum, şimdiden koskocaman bir mendil koleksiyonum oldu, sonra biraz daha içiyorum, biraz daha ağlıyorum. İçsem de ağlıyorum içmesem de ağlıyorum. Hayatımda dinlemediğim damar şarkılar dinliyorum. Çok sigara içiyorum. Elimde değil, her an, nefes aldığım her an aklıma geliyorsun. Terk edildim ya hani, terk edene kızamamak aşksa eğer, ben sana hiç bu kadar aşık olmamıştım. Yoksun. Artık hiç bir sabah senle uyanmayacağım, şiş gözlerimi boş duvarlar görecek ilk önce, Beyoğlu'ndaki her sokak, ama her sokak, seni hatırlatacak. Parmağımdaki yüzüğün hala yerinde, sol kolumdaki dövmen sonsuza kadar "hayatımda şimdiye dek aşık olduğum tek erkek"in hatırası olarak benle kalacak. Kasedin B yüzü bende, A yüzü sende. Belki sen sildireceksin o kasedi, ya da üstünü kaplatacaksın, bu beni bağlamayacak, çünkü zihnindeki fotoğrafların üstünü asla kaplatamayacağını hep bileceğim. Beni terk ettikten sonra isminin baş harfini kendimi toparlar toparlamaz elimin içine yazdıracağım, mesele seni hala seviyor olmam ya da ilk kez bir erkek için ağlıyor olmam değil, mesele seni kötü hatırlayacağım hiç bir şeyin olmaması, sana kızgın olmamam, kötü bir anımızın olmaması ve senin gibi, dünyada belki de en son aşık oluncak erkeğe aşık olmam. Olur da arkadaşlarımla paylaşmak istesem acımı bana senden önce de varolduğumu ve senden sonra da varolmaya devam edeceğim için güçlü olmamı söyleyecekler. Aşkın ne olduğunu bilmeyenler! Elbette vardım senden önce, ve elbet varolacağım. Ama bu yokluğunu değiştirmeyecek. Benim varlığım senin yokluğun değiştirmeyecek ve varlığım yokluğunu daha yoğun hissetmemden başka bir halta da yaramayacak. Seni hayatımdan silmeyeceğim, seni unutmaya çalışmayacağım çünkü ben bir erkeği hayatımdaki her şeye sırt çevirebilecek kadar büyük bir aşkla sevdiğim için kimsenin anlayamayacağı kadar mutlu ve gururluyum. Gururum kendime, hala aşık olabilen birileri var, hala terk edilip ağlayan birileri var. Bir daha birlikte Taksim'e çıkamayacağız, bir daha kimse telefonlarımı "bebeğim" diye açmayacak ve bir daha senden başka kimsenin telefonlarımı "bebeğim" diye açmasını istemeyeceğim. Bir daha beni arkadan seyredemeyeceksin dişlerimi fırçalarken ya da piercinginin topunu takmak için dakikalarca uğraşmayacağım. Bir daha beni öpmeyeceksin, bir daha sana sarılmayacağım, sigaralarımızı paylaşmayacağız ve hiç bir Cemiyette Pişiyorum şarkısını birlikte söylemeyeceğiz bir daha... Kimsenin evlenme teklifini kabul etmeyeceğim, "bak şimdi başka birine aşık oldun, unuttun H.'yi, bu yazı da sana kapak olsun Su Hanım" diye kimse bu yazıyı gösteremeyecek bana. Mesele şu ki, sen beni hayatından çıkarsan da ben bizim anılarımızla kalmaya devam edeceğim, çünkü her günümüz ayrı bir film, her saniyemiz ayrı bir şarkı. Buna rağmen savunamadın ya benim kadar yoğun olmadığı gün gibi aşikar olan aşkını, ona üzülüyorum. Senin için sevgilimi terketmemi istediğinde arkama bile bakmadan ve fütursuzca "ben aşık oldum başka birine" diye yazmıştım ona ve sen aynısını yapamadın o eskiden gelen sevgiline. Hayatıma şimdiye dek giren en doğru erkektin sen çünkü bizim kavgasız ve yüzde yüz iletişim içinde bir ilişkimiz oldu. Tek sorun iki aşk arasında kalıp uzaktakini seçmendi, uzaktakinin cazibesini öyle iyi bilirim ki... Seni hala sevmem gibi. Belki bir hafta sonra gözüm yaşlı olmayacak, ama Beyoğlu'ndan kaçacağım, her sokağında bir fotoğraf gizli, her duvarında bir yazı, her kırmızı Tuborg şişesi terkedilmemin gözyaşlarıyla dolacak içindeki bira boşaldıkça.
İyi ki seni tanımışım beni terk eden adam, hayatımın en büyük aşkı. İyi ki ağlayabiliyorum arkandan ve hala fotoğraflarımıza bakıyorum mutlu günleri hatırlayıp, hala telefonuma bakıyorum "belki aramıştır" diye, aramayacağını adım gibi bilerek.
Beni terk edip seçtiğin o uzak şehirde yaşayan yeni sevgilin umarım benim kadar sadık olur sana, asla sadık değilsindir ama karşı tarafın sadakatini çok önemsersin bilirim. Sadık olmamana rağmen sadık olmamı istemeni kabul edecek kadar seviyorken seni keşke şarkılara birlikte eşlik etmeye devam etseydik.
Kimsenin yanında seninki kadar huzurlu uyanmadım, belki viski şişem o huzuru verir bana, bunu zaman gösterir, sen meraklanma, benim canım ikimize yetecek kadar yanıyor. Yaşadığım şey her ne olursa olsun asla pişman olmama huyum vardır ya benim, işte o en sevdiğim şey.
Seni kaybettikten sonra kaybedecek daha fazla hiç bir şeyim yokken, tüm gurursuzluğumla, bana geri gelsen muhtemelen seni reddedemem. Bilirim aynı kitap iki kere okunsa da sonu değişmez. Satır araları daha cazip gelir belki ikinci okuyuşta, ama kitapların sonu hep aynıdır.
Babam küçükken "hızlı okuma, anlamazsın" derdi bana, sanırım hala değişmemiş hiç bir şey, seni öyle hızlı okudum ki aklım hala satır aralarında, ve sonun değişmeyeceğini bilsem de bir sarılmana dünyaları verirdim, ama bil ki sen gittin ya dünyalar artık benim değil.
Sınıf Panosu
Serj Engin
Kaynak Kitap Niyetine
Parmak Kaldırarak Söz Alanlar
Ara ara kayboluyor bu parmaklar, garip oluyor. Başlığı altı boş kalmasın diye açıklama yapmak zorunluluğuna gittik biz de.
öyle bi' aliskanliktir ki, kopamamak mümkün degil dersin. öyle bi' acidir ki, herkes uyurken sen hep uyanik kalirsin. öyle bi' perde ki, kimsenin göremedigi belki de göstermek istemedigin, o sahneyi kapatir yüzünde.
cok aci cektim, beynimin dogum sancisi gitmeyi yeglerken, ben gercekten cok hastalandim. basimi yastiga yaslayip, gercekten o'nun varligiyla hickirabilmeyi ögrendim.
hani zaman her seyin ilaci derler ya. bu gercekten var SU. bende öyledir deyip gülerdim ama, hayir bu söz gercekten bi' sözden ibaret degil.
ve özel dünyam bana neyi ögretti biliyor musun, ask'in gercekten varoldugu, uzakken bile kalplerin sevisebilecegini.. ve en acisida, gidenin degil, terkedilenin giden oldugudur.
simdi ben cok iyiyim, ama duydum ki o ölmüs..
"gibiyim" dedigim zamanlardan, "gibiydim" oldum cünkü ben bugün *
simdi beni okuyacaksin, hayir ben farkliyim diyeceksin. oysa öyle iyi bilirim ki, ask herkesin kendi dünyasinda cok farklidir.
ama hayir SU, gibiydim dedigin bi' zamanda iste o zaman sende tekrar sevebilmeyi bilmis olucaksin.
biliyorum, birgün gercekten seninde bilecegini..
cik hadi, simdi avazin ciktigi kadar bagir. bosver duysunlar..
uzun yazmış su, yaşasın, süper, okumalıyım hemen döktürdüklerini. dedim. okudum. hızımı düşüre düşüre. heyecanımı tarifsiz bi acıya dönüştüren anlatı. anlatı değil. gerçek bir durum, bir ağrı, uykulardaki rahatsız kıpırdanışlar kadar gerçek. ben... blogunda kitabın başını okuduğumda sevindiğim kadar üzüldüm şimdi su. ve çok komik, seni "anlıyorum". bu neyi değiştirir ki. etki yaratmadığını bilerek anlıyorum. bu sözlerimin senin hissedip döktüklerin karşısında süprüntü olduğunu bilerek anlıyorum. o sineğin kaşıntısını ve bıraktığı kızıllığı tekrar anarak anlıyorum.
lavanta kolonyası döksem eline, sürsen de geçse diyemeden.
ama anladığım kadar biliyorum ki, çok uzun süreçlerden sonra fotoğraflar silinmeye başlar. bugun boris vian'dan yürek söken'i okudum. gözlerini kapatıp bütün hevesleri beyninden bir anlığına sildiğinde saydamlaştı Jacquemort adında bir adam, kitabın bir kısmında. demem o ki, yazarsın. anlatırsın. günler geçer. bir yandan "o"nun dışındaki bütün arzuyu defedersin hayatından. o'nun ilk silinen uzvuysa yüzü olur. sonra parça parça bedeni. sesi en zor unutulandır. anılar bir çocukluk tesadüfü gibi suda gömülmeye başlar. beyoğlundan korkmadığın günler de gelecektir.
ki bence bu unutmamaktan da acı. insana ikiyüzlülüğünü ve bencilliğini anımsatıyor.
ama boşversene. önce sen. sen.
iyi olmanı diliyorum ve sadece senle aynı alanda kendini ifade eden biri olmama karşın yapabileceğim bir şey olursa... diye ekliyorum.
çikolatalar evine postalanacaktır. sevgiler.
~eylül.
su hanım;
seni o kadar iyi anladımki aklıma 2 hafta önceki gözyaşlarım geldi, sen yazarken ben yaşadım oturdum bi' de ağladım... benim gibisin sende hala seviyosun ve hiç bi zaman onu reddedemiceksin, insanlara gurursuzluk gibi gelicek ama hayır bence diil sevmek gurursuzluk mu???
o kadar acı vericek ki sana( ki umarım sende benim gibi olmassın)ölüm bile tatlı gözükücek bunun yanında ama hayır sen hissettiğim kadarıyla güçlüsün su hanım ve hep böyle güçlü ol!. üzme beni/bizi canın sıkıldıkça yaz işte böyle!!! benim canım bilmem kaç hafta oldu hala acıyoo umarım seninki en kısa zamanda acımayı bırakıp hayata döner!!! belki böylesi baldan bile tatlı gelir bi zaman sonra ne dersin(: anladim ki aşk var ve bu can acıtan şeyi yaşayan bi tek ben değilim kendine iyi bak su hanım-- sakın üzülme demicem biliyorum üzülüceksin ama güçlü ol su sen en iyisine layıksın!...
hissettigim sey ne biliyor musunuz arkadaslar,
aciyi dibine kadar yasamak.
kimsenin teselli etmesini istemiyorum cunku rahatsiz ya da sikayetci degilim. parmagimdaki yuzuk, kolumdaki ortak dovmemiz, bana gasp ettigi kiyafetler ve diger armaganlar, hala cikarmadigim radarlive bilekligi harici ondan kalan tek sey bu aci su an. ve ben bu aciyi kaybetmek istemiyorum.
içimdeki karanlık
dışardakine benzemez
benim doğrularım seninkiyle bir değil
aşk bir bütün bütünü ayıramazsın
yaşanmış yaşanmıştır bir suçlu arayamazsın
gittiğin yerde kal..
gittiğin yer güzel
ben senin yalnız acın
ve ben seni böyle severim...
hasretin bana özel
içimde boş oda yok
herkesin yeri belli
giderken unutma anahtarını al git
ben kapılarıma hiç kilit vurmadım ki
ben seni kendimden çok ayırmadım ki
buyurmus Nazan Oncel.
ben daha ne diyeyim ki?