söylediklerimi değil söylemediklerimi aleyhte delil olarak kullanacaklarını biliyorum. bunu bilerek söylenmeyecek neyi söylememeliyim? başkalarının da gelip ulaşması ve bulaşması için, neleri söylememeliyim, nereyi boş nereyi beyaz bırakmam gerekiyor? "hiçbir şey söylemeyi" beceremediğim ortada, "söylememek" de burada imkansızlaşıyor.
kendime siyah orta boy tüylerden dünyalar inşa ediyorum. ve kendimle oyunuma dahil ettiklerim, bilmelisiniz masum olduğumu. düşünceler dünyasında renk değiştiren bukelamunlardık biz. bence. ve her dokunuşumda size kendi rengimi verdiğimi sürekli unutuyordum, dahası dikkat bile etmedim. ancak kırmızıysanız üzülüyorum. hep kanadınız sanıyorum, oysa bazen tutkudanmış diyorlar, tutkuya inancımı yolda düşürmüşüm, çok değil bir iki yıl önce... "O"nun yokluğundan anladım. Gidişi ile gelirken uyandırdığını götürmeyi unutmamış...
ama ben de unutmadım geriye kalan portakal ağaçlarının kokusunu. kan portakalı olmayanları mesela. şeker portakalı sandım onları, aslında sanmaktan ziyade umdum, istemedim mis kokulu turunçların üzerinde kan yaftasını. çok da dert edinmedim belki de, zaten portakal reçelini de sevmem ki...
beynimin kıvrımları güldürüyor beni, kırkyama bohça gibi, ama hayalgücü kıt biri tarafından yapılmış sanki, sırf gri ya da her ne renkse işte o garip ton. böyle kırkyama yapanı gelin etmezlermiş eskiden. ruhu gri olanın çocuğu olmaz, olsa da serseri olurmuş. hatta daha beteri belki de... ana baba katili bir evlet olursa ya? amanın düşmanıma vermesin ya rab. komşular ne der sonra? halime hanım'ın kızı tıbbiyeyi kazanmışken bizimki ana baba katili olursa vallahi rezil olurum, gidemem günlere bir daha. zati sevmez o karı beni, geçen sefer pişirdiğim böreğin tarifini vermedim diye, bir de bunu duyarsa konu komşuya saniyede yayar alimallah. kocası sekreteriyle boynuzluyor diye heyheyleri üzerinde zaten... nalet karı.
Eziklikle birleşik odunluk, ben kafama odun yedim abla, bugün de bir odunla karşılaştım yolda. Yayvan sularda aynı kulaçları atabileceğimizi düşündüğüm odunlar tomruk tomruk geçip gitti. Fakat kafaya giden odun büyük oldu. Zırım zırım zırılda, sakın beni unutma, kralından beyin sıvısı akaçlamaca ltd. şti. -temiz duygularınız içinizde itinayla çürümeye terk edilir- post apokaliptik beşeri durumlar pek neşeli çocuklardık kazağı üstünde pantolonsuz yol kenarı tecavüzleri esnasında.
ama "bakire kafalarda" olunabilir hala, elbette. her nasılsa kadın olacakken her nasılsa bakire de kalınabilir, öyle ya iadeli taahhütlü yeni hücrecik oluşumları pek mümkün. belki bu şekilde cnnt sessiz harfleri ile "ev gibi" bir yer varmış da gide(bile)cekmişiz gibi davranabiliriz.
orkestra şefi hareketleri eşliğinde içimdeki molekülleri evrene hediye ediyorum. kasım ayı osur ayı. kasım ayı kapısına kırmızı ile çarpı atılmış bir ay, kasım ayının kendine hassssssssss-talıklı bir tarihi mevcut; kasımlarda olanları hatırlamasan da vücudun anımsıyor, yıldönümleri yapıyor. bu şenlikli orcinin bitmesine tam 598,5 saat kaldı. hayır sabretmek için sigaraya ihtiyacım yok.
ben beyazları çekip vakti zamanın yasaklı kıroları gibi hem çorabın beyazı hem de iç donlarımın-gelinlik diye yutturdum kendime yüzotuzsekiz yıl geçti, inandın mı... hiç saf değilsin o zaman, ben inandım.mıştım. ama pişman değilim, bilmeden lades, oyunununumunuzun kuralı.
ama ama yoruluyor insan bunca dantelli ipek çorap arasında dede efendinin donuyla oturup internette surf yapma saçmalığının gerçek olduğunu görmemek için pc'yi kapatmak lazım. malesef olmuyor canım. olmuyor, biz bu ortamlara son çiçek resimlerini yükleyen son çiçek çocuklar, son çiçek ananeler olarak yaşamak zorunda mıydık HAYIR. Öyleyse erase &rewind dinleyelim ve dinlerken silinemeyecek tüm dosyaları alzheimer miydi parkinson muydu hangi yaşlılık illetiydi işte ona havale ederek virüsten sayalım geçmişi, bugün bu gece şimdi içinde olduğumuz an yeni yıkanmış mis kokulu çarşaflar gibi serilsin altımıza, sevişelim tercihen. bakire kafalarımızla.lal.alalalala.
Sınıf Panosu
Serj Engin
Kaynak Kitap Niyetine
Parmak Kaldırarak Söz Alanlar
Ara ara kayboluyor bu parmaklar, garip oluyor. Başlığı altı boş kalmasın diye açıklama yapmak zorunluluğuna gittik biz de.
mayday.
yaklaşıyorum.
görüş alanı kısıtlı.
radarlar devrede.
geliyorum.
vuziiiiiy bu yazıdan devam ediyoruz, yazsan ya...
fırk, ama bu olmasın ya, pek hüzünlü pek nostaljik... daha neşeli olsak, cana can katsak?
katalım biberim aşkolsun... derhal oracığa bir cümle ekleyerek geçiş yapabiliriz.. ama istiyosan.. yeni bir entriyle neşelisine de başlayabiliriz
neyse ben girişiyorum bu yazıya o zaman, gelen gelsin.
ee ne bu böle, attınız öne gelen yok arkadan?