Ben küçük bir kız/oğlan karışımı çocukken, satıcı olmak isterdim. Bir arkadaşımın ailesinin dükkanı olsa özenirdim içten içe. Kasada durup mal satmak, karşılığında para almak ne de hoş gelirdi sevimli minik pembe beynime. Harçlığımı biriktirirdim, hesabımı bilirdim. Biraz büyüyünce bu paramla önce kasetler, sonra CD'ler alır alır, müzikler dinler, öğrenirdim.
Sonra büyüdüm, üniversiteye gittim. Üniversitede de paramı biriktirdim, giysilerimi kendim aldım, aileme "harç ücreti 10yüz3 milyar" gibi yalanlar söylemedim, ayın sonunu hep rahat getirdim. Borçlanmamaya çalışır, borcumu mutlaka öderdim. Cimri de değildim, alışverişe tutkun oldum. Kiralara ne paralar akıttım, birbiri ardına elektronik eşya aldım, rocobop kadar teçhizatlı bir hale büründüm. Ama tutumluluğu elden bırakmadım, hesabımı yaptım ihtiyacım olmasa da.
Kendimi hayal ettiğimde kusursuz bir top gibi başlangıç ivmemle yuvarlandığımı düşünmem gerekirken, son zamanda kendimden utanır oldum. Paranın hesabını bilmek ayıp, gireni çıkanı hesaplamak küçük hesap yapmak oldu. Hesap yapmak ayıp değildi, yeter ki büyük olsun. Ama benim hesaplarım hep küçüktü; "onu alsam noluyor", "bunu satsam nasıl olur"du - işin kötüsü bu düşüncelerden pek bir zevk alıyordum, alıyorum. Ama sanki insanlar uyduruyordu bunları, onlar benden daha para odaklıydı, ben içtendim en azından. Yok ama, belki bendim pislik olan, ay sonunda parası artan bir ben olduğuma göre, bendim paraya önem verip saklayan.
Anarşik abiler beni beğenemezdi bu halimle; alışveriş bağımlısı olmuş, hesap yapan küçük domuzcuk olabilirdim belki de ben onlar için. Belki her şeyim vardı ama daha çoğunu istiyordum, birine ulaşınca diğerine geçiyordum. Hepsine değer veriyordum, ama birer hedef gibilerdi benim için pratikte. Alışverişe bağımlı olmak yalan söylemekten kötü bir şey miydi? Feminist nutuklar atarken çok PC'ydim de, yaşamak için eşyalara mı ihtiyaç duyuyordum? Hayatımın bütün heyecanı alma eylemine mi bağlıydı?
Ben zaten hep böyleydim, biriktirirdim, arşivlerdim - kullansam da kullanmasam da hepsi orada olmalıydı. Sahip olma duygusuyla bdsm ilişkiler içerisindeyim. Nedeni bilinmez, sonucu bu. Utanmak istemiyorum bu yüzden. Ne kadarı ayıp, ne kadarı doğru, ne kadarı ucuz, ne kadarı saçma ben bilmiyorum. Kendimi idare ediyorum diğerlerinin arasında her zamanki gibi. "Benden nefret etmeyin, sizden nefret ediyorum ama ilginizi çekmek istiyorum." İstekleri bitmeyen, ilgi odağı olmaya bayılan, her şeyi fazla düşünen küçük hesapların sevgilisiyim ben. Kendimden nefret etmem, sıkışırsam sizden ederim.
PS: Bu yazının ilk girilme sebebi, TTNET'in yeni kampanyasını duyurmaktı. Daha fazla hız, daha büyük arşiv, ohş mothafucka.
bana da ay sonunu getirmeyi öretmelisin kadın!
öğretirim bayan, senin ay sonunu da ben getireyim elim değmişken.