piç olsun güç olmasın.

komik geldi değil mi? aslına bakarsan ben de gençliğini "diğerlerine" göre daha çok yaşayabilmiş bir kadın olarak espri yapabilme hakkını görüyorum üzerimde. şimdi yine kaktüsleştiğimi söyleyeceksin. keşke peyoten olabilseydim.

analar saflığı sütten başka bilmezler. ki meme uçlarımın nasıl bir günah objesi olabileceğini ben anlatamam sana. gece vakti günah gibi parlar onlar, ya da kapı çarpışındaki gürültü gibi, sessiz ağlayış gibi, uyku arası sigarası gibi.

benim gibi olma, niye olacaksın? içini kurut demedim ki sana. yanında yaşamak zorundayım, senin gibi olmayaraktan, bir başka insanın tablosu gibi karşında durmalıyım, biblo gibi kırılgan olmadan, ama bir ceviz masa kadar da dayanıklı değil. yerim pekala değiştirilebilir, formum da.

içindeki kötülüğü ele güne karşı akıttıkça saflaşsan da
adın dokuza çıkar kızım.

üzülme,
de evine dön.
bir umut annesi.



























not. vallahi billahi iyi olasın, gülesin diye yazdım. sevgiler, öpücükler.

Ben sesimi yükseltebilmiştim ya hani, bilmem kaç sene önce, işte o zamandan belliydi senin gibi olmayacağım sevgili anne. Sen bana hiç bir zaman katlanamıyordun ya hani, ben hep katlandım isteklerine, o yüzden daha güçlü oldum senden, sabretmeyi bildim bir kere. Sen saf ayaklarına yattın ya hep, her pisliğimde "düşündüğüm kadar saf değilmişsin" dedin ya bana, asıl masumiyet pislendikçe kazanılır, benden yirmi yedi yaş büyük olabilirsin, ama bunu görememişsen doğduğun senenin bir önemi yok anne.

Ben büyüyünce piç olucam anne, senin gibi olmayayım diye ve içim rahat yine, istesem de dünya beni senin gibi şekillendiremez diye.

Vantilatör kulağımı emiyor. Çokça yaşadığım semtin bilmediğim bir mahallesine, kendisini hiç bilmemiş olsam da ağaçların binalara olan mesafesi ve balkonların yere yaptığı açılardan dolayı adını hemen verebiliyorum. Mutfak tezgahında balıklar can çekişiyor. Karşı karşıya bakışmalar, göz kapaklarındaki katlanmalar, çenelerin hareketleri, masada çatal bıçak sesleri, meyvelerin suları çoğalıyor, önümüzde bir evlilik gerçekleşiyor yaz yaz gece gece si. Bakmasalar her an yanımdaki birini öylece öpebilirim, diye geçiriyorum aklımdan. Sakalımı kaşıyorum, sokaktaki tozlar ufak ve sıcak bir rüzgarla çamura dönüşüyor, renkler kına denen maddenin tanımsız rengine bürünüyor. Aklımdan öylece geçen her şeye sadık kalmaya çalışıyorum ama sorular bu zorlama durumu daha da zorlaştırıyor. Özel hayatımız kibarca sorgulanırken biz büyük bir arsızlıkla masanın altında dolanıyoruz, gezinerekten, iç içe geçmek suretiyle. Arabanın koltukları ikiye ayrılıyor, üstünde sevişilen ve sevişilmeyen. Tüm dünya insanları bir uçurumdan şehir ışıklarını izlerken ale, lager ya da pilsener'dan birini seçiyor, hoparlörlere hemoroid yaşatmak pahasına sesi açıyor, ya Thomas Fersen ya da Ferdi Tayfur dinliyor. Biz otları, tek tük ağaçları, kuru dere yataklarını geçiyoruz ve tüm kara boşluklar Piano Magic ile doluyor. Arka koltuğu ortalarken koltukaltımdaki büyük şişliği farkediyorum; gün biterken uyanıklık başlıyor.


 

Bugün Konuşanlar | Kollektif Beyin Boşaltma Saçmalama Saçmalatma Çarpma Çarpılma Çarpılama Alanı | 2007-2009 | Tüm Hakları Çamaşır Dolabının Çorap Çekmecesinde Saklıdır