Mutfaktaki kullanımına gelmeden önce demlik kelimesinin "kök"ü olan dem kelimesinde duralım derim. Dem: an, kan, gözyaşı, esrar vb. gibi anlamlara geldiği üzere demlik an gelir insanın kendisi bile olur, bak o kadar diyorum.
Ama popüler kültürümüzde demlik kullanımını eleştirmem gerekirse, hocam, biz ki aygaz, doğalgaz mavi ateş çocuğuyuz demlik nasıl ucuzladı bana onu gösteriyor bu. Ne ateşimi kendim yakıyorum. Ne demliğimi kendim yapıyorum. Ne çayımı kendim yetiştiriyorum, ne de o bi bardak demli çaydan bir dem demleniyorum. Bu çaydan demlenmek mevzuatı uzakta kalmış uzakdoğu geleneklerinin son derece taocu bir uygulamasıdır biliyorsunuz. Her ne kadar bizde brit çay saati uygulaması geçerli ise de aslalolan hiç değilse özüme yakın gelen hadi yücelttiğim diyelim artık yalnızca hayalleri süsleyen uzakdoğu stili çay törenidir. Orda çayla birlikte demlenen insandır sanki. Gerçi bu tip ritüellerin alıcılarından yüzde doksandokuzu belki de daha fazlası batılı alır, hakikatı gizli kalır, vesselam

ne istiyor eylül hanım? özetle: Mutfak fayanslarının insan ruhu üzerindeki etkileri ve ev kadınlarının psikolojisi üzerine... hede höde:)

şimdi şöyle;

ben vaktiyle doğaltaş işinde çalışmış biri olarak, üzerime afiyet, bu yüzey kaplama taşları ve benzerlerinin üretim aşamasında olsun tüketim aşamasında olsun böyle bir etkiye sahip olduklarını biliyorum, gördüm, oradaydım.

hiç seksist yorumlar yapıp kadınlar ile sınırlandırmayalım. erkekler de ellerine bezi alıp mutfak tezgahı ya da fayansları üzerinde kurumuş çayın üzerinden geçmiyor hatta üzerine bir sigara yakmıyorlarsa eğer bunun tek nedeni kalas olmaları ve öyle görünmeye devam etmeye kasmalarıdır:) bir fuar standı kurulumunda kendimi kırılmış bir mermerin yüzeyindeki lekeyi silerken bulduğumda durumu çaktım: budur.

hani toz konduramamak diye bir laf var ya, o budur işte.

hani 75 yaşına gelmiş hülya avşar'ın çirkin yönlerini görmemeye çabalayıp hala kendisine güzel çıtır muamelesi yapıyoruz ya, aynı şey, hiç farkı yok. mutfaktaki fayans, tezgah üzerindeki mermer, basamaklardaki granit... hiç farkı yok, o güzelim yüzey pırıl pırıl değilse rahatsız oluyoruz yapımızda var. erkeğin traş olması, kadının makyajı-toniği... hep aynı terane:)

-------------------------------------------------------------------------------------------

bir de hepimizin içinde yaşayan muhasebeci/mimarın payı var:
fayansa dalıp uzun uzun izlemem, parçaları saymam, eksikleri hayal gücümle tamamlamam diyen yoktur. (varsa bugünkonuşanlar çıkışına gelsin, hortumla dövücem:D)
uzun tuvalet seanslarının kültürel çalışmalarında mizah dergisi okuma ve deterjan paketi okuma etkinliklerinin ardından ilk üçteki yerini almış olduğuna da şüphe yoktur. (şüphesi olan varsa nerede bekleyeceğini biliyor sanırım.)

bir de DAFT PUNK'tan Harder, Better, Faster, Stronger var ki konuyla hiç alakası yok, fon müziği olsun dedim.

12:41

evdeki fayanslardan oldukça uzağım.

12:49

işe dönmem gerek.

13:05 (devam)

evdeki fayanslara oldukça uzağım. gerçi evdeyken de pek yakın değiliz birbirimize. uzun sohbetlerimiz olmadan, arada iki kelam edip kaçarım yanından.

. . .

- içses - bir kahve yapayım kendime ben. kahve nerdeydi ya? (o sırada elimdeki fincanı fayansın üzerine bırakırım)
-fayans- takk !
-içses- evet ya, şurdaydı. sağol.

. . .


 

Bugün Konuşanlar | Kollektif Beyin Boşaltma Saçmalama Saçmalatma Çarpma Çarpılma Çarpılama Alanı | 2007-2009 | Tüm Hakları Çamaşır Dolabının Çorap Çekmecesinde Saklıdır