(el emeği göz nuru ama gene de peyst, olsun benim ama gene de hahayt)

1- sıcaklayınca dirsek ve bilek içlerini ıslat
2- üstüne yağ damlarsa tuz dök üzerine
3- aptala yat, her daim işe yarar, özellikle erkeklere karşı
4- birileri seçme veya test için "bir şeyler söyle-anlat" derse asla "ne söyleyeyim" deme, hava durumundan bahset mesela
5- kimseye kitaplarını verme, dönmüyor
6- mısır yedikten sonra su içme, içersen taşa oturma, oturursan halka açık yerlerde dolanma
7- "eyvallah" kilit bir laftır, verecek cevabın olmadığında kullan
8- bir durum için fikrini soruyorlarsa ve sen aslında fikir belirtmek istemiyorsan "çok asortik olmuş" ya da "çok postmodern olmuş" kalıplarını kullan, nereye çekerlerse oraya gelir
9- göze bakıp konuşma alışkanlığı tehlikelidir, asılıyorsun sanabilirler
10- sevimli ol, beklenmediği için daha ağır darbeler indirebilirsin
11- sivilcelerini yolma
12- dolunay varsa, sen varsındır, mutlu ol
13- kendini george sand ile özdeşleştirme, değilsin hayır
14- ciddi bir şekilde öykü yazmaya çalışıp bir süre sonra kendini fasülyeler ve amipler hakkında bir şeyler yazarken bulursan bırak yazmayı, olmuyor işte, başka bir meşgale bul
15- evet, bu evrendeki ve herhangi bir paralel evrendeki en müthiş içki rakıdır
16- insanları yalancı olduğuna alıştır, böylece istediğin doğruyu rahat rahat söyleyebilirsin, inanmazlar. tabi bunun için normal zamanlarda inanılmamanın getireceği rahatsızlığı aşmış olman lazım.
17- dünyada sokak köpekleri kadar güzel kahverengi gözlere sahip çok az varlık vardır, iyi bak
18 - whoroscope gibi çağrışımlara kanma
19- evet, sözler taşlardan daha yaralayıcıdır, ama kalbi kırık bir insanla beyin kanaması geçirmiş bir insan arasında da fark vardır, doğru yöntemle birinin gönlünü almak daha kolaydır...
20- ev temizliği yaparken en az dağınık odadan başla
21- "güle giderken ezilen papatyalardır hayat" konulu sözleri söyleyenlerle tanışıklığını (arkadaşlığını demiyorum bak) gözden geçir, ne doğru düzgün yürümeyi bilmeyenden adam olur, ne de illa ki ezik olana anlam yüklemeye çalışandan
not: illa papatya dolu bi yoldan geçerek güle ulaşacağını düşünüyorsan, papatyaları da topla, hem gül hem papatyan olmuş olur, kimse de abuk subuk felsefeler yapamaz, papatyaların kokusundan kaçınmadan gülün güzelliğine ulaşmış olursun...
22- damak tadı yaratabilmek için bir çok farklı lezzet denemek lazımdır. ama denemekle tıkabasa dolmak aynı şey değildir, oburlukla da gurmelik... az olsun çeşit olsun, yemeği özümsemeye çalışma, tadına bak sadece.
23- her rehberlik edene uyma
24- domates üzeri kekik, tuz ve bolca zeytinyağı dünyadaki en leziz öğündür.
25- piç olmakla saygısız olmak arasındaki farkı gözet, ortam insanı olucam diye yavşak şerefsizlerden olma
26- ağzınla iç
27- kürdan göze girebilen bi alettir.
28- ortalıkta "ben femme fatal'im" diye dolaşan kadınlar aptal kadınlardır, "don juan gibi adamım" diye dolaşan erkekler de gerizekalı erkeklerdir.
29- sonrasında objektif bakabilme yeteneğin varsa önyargı hiç de kötü bir şey değildir.
30- çamaşırları gece asacaksan sabah güneşin nereden geldiğini hatırla.
31- insanları dış görünüşlerine göre yargılamak hata değildir, giyim zevki parayla edinilen bir şey değildir.
32- yaralı ceylan modu bazen işe yarar ama sıkılman çok olasıdır.
33- yazın istanbul'daysan en azından bir vantilatör al ki beynin sana kalsın
34- insanların duygusal olarak kalbi ağrımaz, muhtemelen sinirden mide asit üretmiş, o da yemek borusunda yükselip göğsü yakmıştır.
35- alkım bedavaya vermiyo o kitapları, 6ya bölmek demek ödemeyecek olmak demek değildir
36- hayatta sahip olunacak en büyük erdem muhtemelen sakin bir sabırlılıktır.
37- diğer horoskopçuyu gözünden tanı.
38- üzümü çekirdeğiyle ye
39- insanlara kötü davranırsan isyan ederler, o yüzden tamamen ez, o zaman bir şey demiyorlar...
40- hareketleri tahmin edilemez kişi olmak her ne kadar çekici görünse de, bunu dengeleyecek güven sağlaman gerekir, insanlar da güvenirler zaten dert değil.
41- terimleri bilmiyorsan kullanma, maymun olursun... misantropa filantrop, asosyale sosyopat dersen hepsi karışır, niteleme, anlat, anlarlar... şu kelimelerle yapacağın hata, aynı kelimelerle yapabileceğin bi parça karizmayı hızla dağıtabilir. aynı şey izm'ler için de geçerlidir. pragmatizm ve hedonizm arasında bağ olsa da ikisi çok farklıdır... dekonstrüktivizm ve empresyonizm kelimeleri rahatlıkla dil çalışmalarında kullanılabilir.. izm'ler tehlikelidir, yılan gibidirler...
42- her işin bi sonucu vardır. insanları üzüp "aa ama niye üzüldü hiç istemezdim çok suçluyum" edebiyatı yapma, biri seni üzdüyse de kaşınma olasılığını incele. sonuçlar yokmuş gibi davranma
43- neşeli olmak iyidir, önrü uzatır, sevmeyenlerin canını sıkar vs vs...
44- zamanı iyi kullan, ama dinlenmek ve yatmak zamanı harcamak değildir, boş zamanlarımda kitap okuyorum müzik dinliyorum diyenlerden uzak dur.
45- tadına bakmayacaksan koklama
46- amerika'yı yeniden bulmaya kalkma, ama amerika'nın da hindistanı yeniden bulurken bulunuverdiğini unutma.
47- otlakçılık yapma ki gerektiğinde "aa ne demek buyur buyur" tadında cevaplar alabil.
48- bir haftadır bir pil, 3 haftadır bi toka almayı unutuyorsan, alışveriş listesi yapmaya alış.
49- insanlara kötülük yapıyorken kandini güçlü hissediyorsan bir sorun vardır. hiçbir şey yapmadan yolda yürürken böyle hissedebilmen lazım. kanıt için uygulamaya geçmek profesyonellerin işi değildir.
50- karşı çıkmak adına “sen çok boktan ve rezilsin aslında” gibi söylemlerle gelmek komiktir, laf sokmak bu değildir, biraz daha beyin işidir.
51- yumurtalı ekmek peynir ve reçelle yenmelidir.
52- insanların her sırrını böyle başlıklarda açığa vurduğunu sanmasını sağla ki seni çözdüklerini sansınlar. daha eğlenceli olur.
53- şarkılarla ve özellikle şarkı sözleriyle özdeşleşme. o şarkılar herkesi anlatsın diye yapılyor zaten.
54- imam ol, dediğini yapsınlar ama sen muaf olabil...
55- yalnızlığın bir tadı vardır ve çıkarılmalıdır, tabi ancak istediğin anda aralarına karışabilip yabancılık çekmeyeceğin insanlar varsa...
56- neşeli ol, hayat keyifli, başına gelen kötü şeyler de daha sonra daha çok eğlenebilmen için...
57- bamya asla güzel bir yemek değildir, buna inandırmaya çalışanlardan kaç...
58- duygusallığa kapılıp tutamayacağın sözler verme, vereni de dinleme, dinlersen sonradan üzülme, olay budur maalesef.
59- işaretlere her zaman önem ver.
60- bol bol su iç, vücuda pek iyi geliyor.
61- adam ol adam!
62- içki masasından önce zeytinyağlı ye.
63- sabah ilk sigaradan sonra acilen tuvalete koşman gerekebilir, zor yerlerde ilk sigarayı içme.
64- bir şeyi istiyorsan (ciddi anlamda) peşinden git
65- "insanlar ne der" cümlesi bir çok insanın sonunu getirmiştir, bu yanılgıya düşme
66- senin doğrun, senindir.
67- mantık çoğu zaman hiç bi şeyi tek başına çözemez.
68- kalbini dinle sözü sadece sevgi pıtırcığı yavşaklar için geçerli değildir, çoğu zaman gerekli bir durumdur.
69- kredi kartı kötü bi şeydir.
70- sivilceni patlatırsan kanayacağı gerçeğini unutma.
71- her şeyde alt anlam ararsan hep yanlış anlayacağını unutma.
72- arkadaşını aradığında "kahve bahanedeyim" diyorsa ve orası senin her daim gittiğin yerse, "ya orası neredeydi" diye sormak tekrar b12 vitamini kullanma zamanı geldiğini hatırlatır.
73- cesaretin yoksa aşık olma
74- ateş denizinde mumdan kayıklarla yüzme.
75- büyük hamlelerden önce, sen gene de saçlarını kazıma, her ne kadar yakışabilse de...
76- hatıraların senindir, en kötüsünün bile tadını çıkar, en iyisinin şu an imkansız olmasından daha iyidir.
77- insanlar "unique"tir, sen nasıl sınıflandırıyorsan tam tersi olma eğilimdedirler.
78- mandalina yerken ne zaman küçük olanlardan çıkarsa "aaa yavru mandalina ehaeh" diyerek mutlu olmayı unutma.
79- kafan güzelken rehberlik yapma, kendine bile dicem de gene de rehberliğe ihtiyaç duyacak kadar sarhoş olma, her daim sarhoş tokatlamaktan zevk alan tipler ardır. (evet, çok keyifli)
80.bugün konuş!

Dun.


Dun sabah anahtarimi almadan evden cikma gafletinde bulunup, elimde 4 sandvic kendimi place monge 87 numarali evin yesil kapisinin onunde Parislilerin ezici bakislari altinda beklerken buldum. Les gibi kokan ve de sabah kahvaltisini insan icinde yemeye cesaret edemeyen kucuk bir adamcagiz izlenimi vermekten baska bir halta yaramiyordu varligim. Beklerken ilginc bir karsilasma oldu. Liseden iki arkadasim beni gordu ve de 2 saat boyunca beraber yesil kapinin onunde konustuk. Gidemiyordum baska bir yere, cunku eger gidersem evden cikacak olan Neno'yu kacirir boylece de butun gun disarida pijamalarla dolanmak zorunda kalirdim.

Neno Ingiltere'den doneli 4 ya da 5 gun oluyordu. Ilk iki gun babasi sehir icinde oldugu icin surekli onun yanina gitti ben de evdeki biblo durusumu korudum. Uyuyordum, oyun oynuyor ve de bekliyor. Sonra babasi gitti ancak bu sefer de hasta oldu. 3 aydir gormedigim en yakin arkadasimla gecirdigim ilk 5 gun yeteri kadar monoton olmustu. O gun ise sandvic almasini istedigimde bir kac gundur agzina takilmis olan "boyle bir seyin olmayacagini biliyorsun di mi?" susturucu ibresiyle sessizce ayakkabimi giymeme ve de sokaga o sinirle firlamama sebep olmustu. Varoluscu bir sekilde anahtari almayi unutan bendim.

Sonra iki insani da eve cagirdim, Neno da kalkti dersine gitti. Oturduk konustuk ve de sonra disari ciktik. Elimdeki hediye ceklerini kullanarak kitap doldurdum cantama bir suru. Birer chocolat viénnois icerek gunu tamamladik. Iki arkadasim da siniflarini geciyorlarmis, gelip de yapabilenler varmis, insanlar ilerliyormus derken arkadasimin telefonu caldi. Telefonu ingilizce acmasi disinda hic fransizca konusmadigini farkettim. Sordum; "siz fransizca konusmuyormusunuz?"

Hayir, fransizcamiz cok kotu, sadece gerekli oldugunda konusuyoruz. . .

Bunun ustune kendimi sorgulamaya basladim. Basarisiz hissettim bir an. Entegre olamayan, kiymik yaratan ve de normal olmayi beceremeyen basurlu bir cocuk oldugumu dusundum. 3 gundur de kan akiyordu bu arada, oturmakta zorlaniyordum. Asiri seks? Yo hayir hayir, sanilanin aksine annemin kuzenimle yolladigi sucuklarin extra acili olmasinin yarattigi bir sonuctu bu durum.

Neno eve geldiginde uyuyordum pembe duvar kagitli odada. Karsidan veterinere giren cikan kopekleri izlerken ve de acaba ne zaman benim boyle bir kopegim olacak diye hayaller kuruyorken uyuyakalmisim. Uyandigimda neno uyuyordu. Sabah 4 gibi. Her gun sabah 4'e dogru uyandigimi soylemis miydim?

Sikildim ama sesimi cikarmadim. Sessizce uyanmasini bekledim. Saat 8 oldu. Evde su yok, yemek yok. Alisveris yapilmasi lazim, son 4 gundur bu halde ev. Domino's pizza'dan yine bir seyler ismarlanmis ben de kirintilari supurdum ancak cidden hem cebe zarar hem de buyuk bir tembellige itiyor insani. Neno'ya yalvardim kalk kalk 10'da derse gideceksin. Uyandi. Mahmurdu. Mahmurlugu yaklasik 12'ye kadar surdu. Derse de gitmedi, almasi gereken ilaci da almadi, su da yoktu musluk suyu ictik yine ve yemek yemeden oyle bekledim kendisini. Her uyanip ayaga kalktiginda bir sekilde beni yataga tekrar sokuyor ardindan da benim histerik sekilde firlamamla yataktan kendisi orada kalikaliyordu.

Ben gidiyorum dedim. Kalkti. Giyindi. Ben hastayken beni yalniz mi birakiyorsun dedi. Bavulumu hazirladim. Cevap vermedim. Taksi cagirdi. Gunes altinda hayatimin en guzel taksi gezisini gecirdim elimde mavi tekerli agir bavulum gare du nord'a gelisim bir sekilde sakinlesmeme sebep oldu. En iyisi buydu. Kendi evime gitmem gerekti islerim vardi. Yapmam gereken bir universite basvurusu.

Sonuc; Farkettim ki herkes degisiyor, pili pirtiyi toplayip Paris'ten trenle Lille'e geldim. Kapimi actim. Kitabimi aldim. Uyudum.



Nefes.
Nefes.
Nefes.


 

Bugün Konuşanlar | Kollektif Beyin Boşaltma Saçmalama Saçmalatma Çarpma Çarpılma Çarpılama Alanı | 2007-2009 | Tüm Hakları Çamaşır Dolabının Çorap Çekmecesinde Saklıdır