Müzik beni böyle yapıyo. Şarkı sözü bilmem ne derken çıldırıyorum, paylaşmak istiyorum sonra bunları, sallanmazsam agresifleşip yıkıyorum masayı Bi Mustafa edalarında.
MP3 dvdlerimi çıkardım akşam kutudan, e yine birkaç aydır dinlemediğim şeyler çıktı - o da bi şey. Şu an yine Hedwig and the Angry Inch'in tribute soundtrack'ini dinleyip Origin of love nasıl bi şarkı, Hedwig ne kadar bütün ve mükemmel bi müzikal ve yarı alakalı olarak Rufus Wainwright nası feminen olur diye düşünüyorum.

Ama izlemeyen varsa, bi dakika daha kaybetmesin. İzleyen de dinlemediyse Sugar Daddy'nin Frank Black versiyonunu dinlesin: "So you think only a woman can truly love a man? Then you buy me the dress, I'll be more woman than a man like you can stand." hobarey hey hey.

Önemli olan şu ki sanat herkese yöneliktir ve sofistike bir şey değildir sevgili kumrular. O yüzden izlemeyen varsa, "ay bilmem ki nasıl olur, duyulursa ne derler" diye düşünmeden izlesin isterim.

PS: Çek Cumhuriyeti'nden gelen bir arkadaşımdan bugün Çeklerin genel olarak süper agresif, ters ve şiddete meyilli olduğunu öğrendim. Yaşlı teyzeler metrolarda yumruklaşıyor, otobüs koltuğunda etrafındaki bavullar yüzünden sıkışıp kaldığı için hamile kadına yer veremeyen Çek kadın akıl almaz küfürler yiyor ve sonunda dayanamayıp hamile olana tokadı basıyormuş. O derece. Böyle milletler de varmış demek sayın tekir, ırkçı söylemlerde bulunmak gibi olmasın.

Evvveeeeeeeeeet,
Merhaba, Naber? Uykum yok, buraya söküleyim, döküleyim dedim. İyi ettim. Şimdi konu da yok Allah beni ne etsin. Tamam, dürüstlük oynuyalım 0 zaman. Yaklaşık otuz gündür hiç komik değilim. Oysa ki nitelikli bir komik olmak istiyorum. Nedenine gelirsek çok geç olmakla beraber mizahın insanı hafiflettiğini anladım. Ama ışık gibi hafif değil, o saydam, hem ağırlığı yok. Ama kuş tüyü hafif. Kuş tüyü iyi bir benzetme sayılabilir. Hem gıdıklar, hem hafif. Daha hafif şeyler de bulabiliriz ama daha hafifi de kimseye dokunmaz, bir ağırlık dengesinden bahsediyorum zannederim. Ne çok hafif kadar hafif, ne de ciddiyet arzedecek kadar kendini hissettiren cinsten bir şey. Yalnızca yakın hafif geçici bir temas, kıkırdama hali yaratan türden. Neşeli bir komedi. Gergin komedileri sevemiyorum. Daha çok kasılıyorum. Eğer gülersem sinirsel bir boşalma oluyor o gülüş. Tamamen mekanik bir zincirlerin boşalması durumu, ı-ıh onu mizahtan sayamam. Genellikle sosyal hayat analizi yapan ciddi konulara parmak basmak isteyen komedyenler gergin komedi yapıyorlar. Halbuki gel bu sosyal yaramızı unuttur, neşelendir, şıkır şıkır oynat da demiyorum bak, bir gülsün yüzüm. Bir komedinin gerektirdiği nitelikler nelerdir gelin doğaçlayalım: uygunsuz durumlar, yersiz sözler, abartılı kişilikler ilk aklıma gelen en bilindik nitelikleri.

Şimdiiii gelelim sınav sorularına:
1-Düzenli olarak uygunsuz durumlar, yersiz sözler ve abartılı kişilikler arasında yaşayan biri için komedi nedir?
2- Bana komik bişey anlat desem ne anlatırdın?

Süresiz. Aforizmalar kabulümdür.

haassiktir tematik olarak ne kadar ataerkil ama tonatik olarak pek bi güzel. ağzın dolu dolu oluyo. haassiktir. çok erkeksisin ama bebeğim. bir de hapşuruğa benziyosun. hapşu. hasstir. yok benzemiyomuş. aristokratlar arasında eskiden tabi, yok artık şimdi, hapşurmak çok asilmiş ondan bişi kokluyolarmış partileirnde filan. yok artık da çok kro bi kelime. geçenlerde ben altınoluktayken, pepiniota hediye almak zorunda kaldığımdan takı tezgahlarını dolaşıyodum. minnacık, normal bi tırnağın beyaz kısmı kadar bi küpe gördüm çifti on milyond edi adam. ben de yok artık dedim! ulan yok artık denir mi sana hassiktir ordan derler sonra. çok tikiyim. bazen kendimi "selin" gibi hisseidyorum. böyle atasözlerini, deyimleri filan unutuyorum. "tahsin amcaaağ nağber?" diye konuşmaya devam edesim geliyo. biz avrupa yakası nın o eski hallerini severdik. biz dediğim ben ve içimdeki kalabalık. bu espiriyi de defne joy foster'dan duymuştum. bizim bey defne yi çok seviyo. sevmiyo aslında da ben kıskanayım diye öyle bi sürü kızı seviyomuş gibi görünüyo. şimdi şu an mantıklı olduğum için böyle diyebiliyorum ama ben bi gün ölürsem kıskançlıktan ölücem. ölmem mii beni taşlara vurun, tabuta... gerisini unuttum. ay bi de yukarlarda falan dedim ben falam filam diyomuşum özge dedi. ne şekerim di mi : ) falam filaaam.
mucuk öptüm yanaklardan.

Özellikle ıslakken dokunmaktan tüm gayretimle kaçındığım, silinen pislik silsilesini üzerine yarı kalıcı olarak giymekten çekinmeyen sarı bez neden sarıdır? Sarı olmasının bir getirisi var mıdır?

Sarı özünde ilginç bir renktir değil mi sayın okur? Hem parlak oluşuyla canlılık hem de beyaza yakınlığıyla ölüm ve hüzün taşır. Evet sevgili obur, anladığın üzere yazacak bir şeyim olmadığından lafı evirip çevirip felsefik demler vurmaya yöneliyorum. Adeta bir sarı bez balerinası gibi dans ediyorum sözcüklerle. Bari sözlerimi feminist bir köy türküsüyle tamamlayayım:

Balerinam bırak elindeki o sarı bezi
Bu çılgın dünyada mutlu edemezsin herkesi
Kalpsiz değilim, her yerimde kaosun izi
Kim seni kendiyle bir tutarsa sevdiğin odur

Ana yadigarı biliyorum o sarı bez
Bu yüzden bıraklmalısın onu tez
Yukarıdaki fazla l harfi sana bağlılığımı göstermez
Bu sefer de kaldım sınavdan, sıfır, otur!

sari bez butun derin yaratimlarin ötesinde sadece dirligin duzenin saglayicisi olarak evrensel entropik kaosun karsinda duran denge unsurudur, yin ve yang, dharma ve greg gibi bisi kisaca...


......
bu arada almanyadaki orkidlerin kanatlari cok daha genis, gelirken ornek getiricem (merak etme eylulcum, kullanilmamis olacak)

amsterdamda kocaman scientology(dogru mu yazdim?) kilisesi varmis, gordum kendisini, resmini de koyardim da usendim.

gunes gozlugumu pariste pere lachaise mezarliginda lahitlerin uzerinde poz verirken kaybettim...


var mi be benden iyisi?

Dudak 'Hayır,' diyor. 'Senden nefret de etmiyorum ama sana ihtiyacım var.'
Ama benden hoşlanmıyor da değilsin yani?
Dudak 'Yaşadığım hayatın ne kadar sıkıcı olduğunu biliyor musun sen? Her şeyi bilmenin, olacakların milyonlarca öteden geldiğini görmenin ne kadar sıkıcı olduğunu biliyor musun? Dayanılmaz bir şey bu. Ve sadece benim için değil' diyor.
Dudak 'Hepimiz sıkıldık,' diyor.
Duvarda 'Sandy Moore'u siktim' yazıyor.
Etrafına başka başka on kişi 'Ben de' yazmış.
Bir diğeri 'Burada Sandy Moore'u sikmeyen biri var mı?' yazmış.
Hemen onun yanına başka biri 'Ben' yazmış.
Onun yanında da 'İbne' yazıyor.
'Hepimiz aynı televizyon programlarını izliyoruz,' diyor dudak. 'Radyoda aynı şeyleri duyuyoruz, birbirimize aynı şeyleri söylüyoruz. Hayatın hiç sürprizi kalmadı. Hep aynı şeyler olup duruyor. Tekrarlar.'
Deliğin içindeki kırmızı dudaklar 'Hepimiz aynı televizyon programlarıyla büyüdük. Sanki hepimize aynı suni hafızadan takılmış. Çocukluğumuzla ilgili hiçbir şey hatırlamazken, komedi dizilerindeki ailelerin başına gelenlerin hepsini gayet iyi biliyoruz. Hepimizin belli başlı hedefleri aynı,' diyor.
Dudaklar 'Gelecek parlak değil,' diyor.
'Çok yakında aynı anda aynı şeyleri düşünmeye başlayacağız. Mükemmel bir uyum içinde olacağız. Senkronize. Birleşmiş. Eşit. Kati. Karıncalar gibi. Böcekler gibi. Koyunlar gibi.'
Her şey bir diğerinin türevi
Bir göndermeye yapılan bir göndermeye yapılan bir gönderme.

sarı bez
kaç gez
hiç değilse
bir kez

sarı gez
kaç bez
bir değilse
hiç kez

gez sarı
kaç arı
bez değilse
bir hiç

hiç sarı
değilse arı
bir bez
kaç gez

A.K (aliye köyekaçar, yanlış olmasın)


İmdi; konuya cok sevdiğim matematik hocamın bir şiiriyle girmem tesadüf değil. Olasılıklara sarıbezin bir inek olabileceği ihtimalini dahil etmek ve argümanımı güçlendirmek için hardcore girdim. Ama o sarıkızdı diyecek olana cevabım şudur ki
sarıbez eksi sarıkız eşittir sarıdan sarı çıktı sıfır (b-k soyutlaması)(e-ı soyutlaması) z-z= 0 dersek
sonuç: (b-k)(e-ı)
topu topu bu kadar fark var sarı kızla sarı bez arasında
yeri gelir sarı yaz olur onu bilemem ama postmodern olduğu söylenegelen zamanımız sürgitinde
aklını bir fa sesinde kaybetmiş bir dadaist çıkar ve size o ineğin vandalizmin sağ kolu olabileceğine inandırmaya çalışırsa, saçma! diye kestirip atıvermeyin hemen. Saçma deyin ama kestirmeyin bırakın uzasın, nereye kadar uzayabilir daha ne kadar kendini tekrarlamadan temayı işleyip bir bütünlüğe ulaştırabilir görün, seyir olur.

Sarı bezin gündelik hayatta, aile içinde, sosyal düzende ve küresel platformdaki yeri ve önemi ile ilgili bir kompozisyon yazınız, sonucu ise sarı bezin kullanım alanlarını genişletmeye vardırınız.

Not: Sarı bez'den kasıt, mutfaktaki şu sürüm sürüm sürünen şahsiyettir, hepiniz biliyorsunuzdur eminim, bilmiyorsanız da anneciğinize sorunuz.

Canlar,

Görsel desteğin yanına işitsel destek de koymak lazımdır, düşüncesiyle, last.fm işbirliğiylen bir playlist koydum. Kullanıcılardan last.fm adresini bildiklerime kullanıcı adımızı ve şifremizi yolladım. Atladıklarım varsa eğer last.fm'den bugunkonusanlar adlı şahsiyeti arkadaş listesine eklesin, yollayayım. Bunun dışında istediğiniz gibi playlistte eklemeler çıkarmalar yapabilirsiniz. Maksat insanlar ve biz gezinirken bir şeyler dinleyelim, zevkimizi genişletelim, vesaire, vesaire. Hoşunuza gider umarım. Afiyet bal şeker olsun.

Çok sevdim bu embed olayını, zaten temizlik yapıyorum canım çıkmış, uzun uzun bir şeyler yazmak yerine bunu koyayım dedim. Sizden de beklerim. Öperler.




We walked arm in arm
But I didn't feel his touch
A desire I'd first tried to hide,
That tingling inside was gone
And when he asked me:
'do you still love me?'
I had to look away
I didn't want to tell him
That my heart grows colder with each day

He said he'd take me away
That we'd work things out
And I didn't want to tell him
But it was then I had to say
Over the times we've shared
It's all blackened out
And my bat lightning heart
Wants to fly away

When you love someone
But the thrill is gone
And your kisses at night
Are replaced with tears
And when your dreams are on
A train to train wreck town
Then I ask you now, what's a girl to do?


temizlik XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX
boğaz ağrısı XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX
sigarasızlık XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX/
parasızlık XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX
the end is near XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX/


içimden gelen bir gün olsun dışarı çıkmamak için yalvarış o kadar büyüdü ki bünyem yetişti imdada, boğazımşişti, ateşim yükseldi ve kulaklarımda kendi sesim için yer açıldı. öyle ki sessizliğe alışık olmayan kulaklarım küstüler telefona.

proficiency sınavını geçmiştim ama neyin proficiencysi ve niye, aklı başında olan bana bi açıklasın, neşesi yerinde olan da bi kere de benim için sevinsin bi'zahmet.


çok mu hissizleştim ne?

şam

rüyalarımda kendi kendime tekrarladığım cümleler var. ve eğer bu cümleleri kafamı azıcık kaldırıp da bir deftere yazabilseydim, sanırım ilk kez yaptığım bir şey mutlu edecekti beni.

anlardan fazla etkileniyorum. ışıkların kırılma biçimlerinden.
bir kadını seviyorum. özlüyorum. her an içimde hissetmek istiyorum onu.
onun yazmasını istiyorum. belki benim yerime. belki kendi adına.





duvarlarla birleşe ayrıla dans etmek istiyorum.

Kutsanmış bir kaç yıldızdan öte kaçkın gecelere tutsak olanların,
bozguna uğramış olanların yaşamlarına ithaf edilmiştir.


kardelen zamansız açar zamanda
susturulmuştur artık kavgası
için için yanar bu yürek
kardelen zamansız açar zamanda
diye başlar tüm masallar.

artık duraksız gökyüzü
gecesi gündüzüne geçmiş bir çocuğum ben
susturulmuş kavgalar sürüklenir havada

ve kardelen
zamansız açar
zamanda

yine bir kadın çığlık çığlığadır
anlatılan her masalda.


Birileri
şu grubu dinlesin istedim, ben denedim beceremedim, ska yapıolarmış, hiç tarzım deil, ama albüm kapaklarını çok sefdim. hatta ve hatta anmadan edemedim.

  • sonra 80gb lık kocaman bi aypodum olsun istedim, ona da christina applegate adını veriim /soyadına hastayım zira/ , hdd alırsam ona da britney diyeyim /son mtv performansını -fiyaskosunu da diebiliriz- izlerken rihanna nın suratındaki pis sırıtışı gördüümden beri kendisine sempati besliyorum, karaoke de şarkılarını bile söledim,sölerim/ ve hatta bi dahaki laptop a da paris /idolüm, ne diyim.../ Tüm bunlar teknolojiden tiksindiğim gerçeğini değiştirmesin ama. Norveç'e gidiim karanlık geçmişimle beraber hepsini ardımda bırakıcam :hıh:
  • ist-isveç arası 1 km olsun istedim :(
  • hadi kak şuraya gidelim dediğimde arkadaşlarım, " kızaaam midemi bozmuşum, duramıom, yarın şeetsek" demesin, helecanlandıım vakit beni böyle sebeplerle yarı yolda bırakmasınlar istedim.
  • evde lazım olmadığı sürece panik halinde bişey ararken durup durup karşıma çıkan kahrolası mektup kaatlarını şimdi bulaydım da sırf onun için yorgun popomu kaldırıp kadıköylere gitmek zorunda kalmayaydım istedim.
  • cildim bir bebek poposu kadar yumuşak da olabilirdi, itirazım olmazdı...
  • "sermaye piyasası" nı bi gün cümle içinde anlamlı bi şekilde kullanabilmek isterdim, çok özeniyorum.
  • hıı bi de faşist ebeveynler tedavülden kaldırılsın istedim. rob un dedii gibi onlardan tek istediğim hoşgörü, anlayış, tavsiye /yalnız ben talep ettiğim vakitlerde/ ve para - faşizmlerinin kaynağı da burdan gelmektedir ya o da ayrı bi ironi -
  • ramazan çabucak bitsin de istiyorum ayrıca... bi haftaya indirebilirler, bnm için sorun değil... ama neden bir ay ? aleviler 12 gün tutuyo mesela (o da en inançlısı) ve bi hikayeleri var, işte çölde öldürülen 12 oğul niyetine, hatta bi de 3 günlük hızır oruçları var, 3 gün boyunca su içmeyip iicene tuzlu şeyler yiyip 3 günün sonunda rüyanda çeşme başında kimi görürsen eflencein adam/kadın o oluyomuş... sefiorum muş'lu cümleleri ama keyifli olduğum zmnlarda.. şimdi değilim. hatta gidiorum da...

sorulacan.

gerceklere dokunamiyorum
dokungaclarim yok

solungaclarim da yok yooook yok.
solumayi denesem mi

nefes.

HAPŞU! XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

sıkıldım ben 9/19 çalışmaktan XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX/

eminim molly de 14 saat ayakta durmaktan sıkılmıştır XXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

pınar hanımın kulağını çekeceğim birkaç saat sonra, ama o bunu bilmiyor pek tabi ki XXXXXXXXXXXXXXXXXX

niye kimse bişiler yazmıyor, sınav filan XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX/

hem sıçsak sanat olur bienalde sergilenir zaten öyle değil mi XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

her şeyin yükseğinden, moderninden ve post'undan kaçmalı korkmalı, bunu bilir bunu söylerim XXXXXXXXXXXXXXXXXX

yoksa gülben ergen ne kadar sanatçıysa ha za vu zu da o kadar sanatçı yane kal geliyo XXXXXXXXXXXXXXX

dün benim doğum günümdü, hayatımda kimsenin öldüğü bir yaşta değildim, kelimeleri sikmişim, tool izledim ulan, daha nolsun XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX/

tüm bugün konuşanlar ekibi olaraktan 12sindeki partiye davetlisiniz canlar ve "ben parti yaptığım kadar celebrityyimdir" yanlış olmasın XXXXXXXXXXXXXXXXXXX

bu yazıda bir periyan maldan'lık sezdim, tiskindim kendimden, huzurlarınızdan çekiliyorum efenim XXXXXXXXXXXXXXXXXXX

yokluklarımda saçmalayın lüffen. öperler.

ayakların üstünde amuda kalkmak dediğim bu muydu acaba? hani şöyle ki; kalabalığın içinde baksan, herkesle birlikte ayaklarım yere basan, ama aslında dünya tepetaklak....

hayatın altüst olması XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX
dumur XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX
çadır kıranlar XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX
yeditepe??? XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

Bi' gel yanıma istersen
tut elimi yeniden...

Hoşgeldin.
Teşekkürler.
Burası güzel bir yerdir.
Gitmek istiyorum.
Burada iyileşeceksin.
Kaçmak istiyorum.
Güven bana, biliyorum.
Kendimi dağıtmak istiyorum.
Evet.
Ölmek istiyorum.
Odana gidelim.

Bu benim hikayem değil...

Biliyorsun değil mi?
Sağında solunda kimsenin olmamasını,
ağzını açtığında cümlelerin düğümlendiğini
bi'şeyler çıkarabildiğinde ise
duvarlar da seksek oynadığını kelimelerinin.
Nerde benim dolunaylarım.
Gelmedin bana karanlığın en aydınlık zamanında.
Bak şimdi gözyaşlarım bile akmıyor.
Topak topak olup içime batıyorlar.
Ben batıyorum.
Çığlıklar sarmıyor yaraları.
Ölesiye kanıyorum artık.
Önüm arkam sağım solum ebe.
Sıçmışım kerevetine...


... ha bire çırpınıp duruyorum
ha ikiye varam diye...


Bize ne söylemek istiyorlar?
Artık kaçışın mümkün olmadığını mı?
İnsanın kendisinden asla kurtulamayacağını mı?
Yolculukların insanı hiçbir yere götürmediğini mi?
İnsanın ya hayat boyu tatilde olması ya da hiç tatil yapmaması gerektiğini mi?

Elimi bırakır mısın lütfen?
Bu terk edilmiş bagajların ortasında yalnız kalmaya ihtiyacım olduğunu anlamıyor musun?
Gucci'nin 'envy' parfümünün reklamının önünde bile, fazla acı çekmeden ayrılmak mümkün mü?

Ve ikimiz buğulu gözlerle 747'lerin havalanışını seyrederken, ben kendime yine de, neden onlardan birinin içinde olmadığımı soruyordum...


Boris Vian'ın Mezarlarınıza Tüküreceğim'den sonra, ben olsam şunu yazardım: Bütün Kızlarınızı Düzeceğim.

net.

El yorgunu
Kürek mahkumu
Sorduğum…
Yani,
Ben.


 

Bugün Konuşanlar | Kollektif Beyin Boşaltma Saçmalama Saçmalatma Çarpma Çarpılma Çarpılama Alanı | 2007-2009 | Tüm Hakları Çamaşır Dolabının Çorap Çekmecesinde Saklıdır